PEKİ YA SİZ NE KOKUYORSUNUZ?

Günaydın, bugün 30 Ağustos Çarşamba. Öncelikle herkesin Zafer Bayramı' nı kutluyorum. Saat şu an 11:18. Biraz önce uyandım, dışarıda kahvaltı planımız vardı fakat havanın yağmurlu olması sebebiyle iptal oldu(daha doğrusu ben uyurken olmuş). Mutfağa gittim,masanın üstündekilerden birkaç parça bir şey yedim. Ardından tamamen bitmiş olan Nutella kavanozunu ve yemek kaşığını alıp salona annemlerin yanına geçtim.  Uzanmışlar film izliyorlardı. Ben de emaneten bir köşeye oturmuşum bitmiş kavanozun içinden bir parçacık Nutella yemek için kavanozla savaş halindeyim. Annem dedi ki "kızım kahvaltı falan yapsaydın ya", atıştırdım anne bir şeyler dedim. Sonra babam dedi ki "Duygu hani senin hedefin falan vardı, dikkat edecektin,ne oldu saldın iyice". Bu cümlenin üzerine yazı yazmaya karar verdim.

Neden mi? Yok,babama kızmış veya kırılmış vs değilim. Ciddiyim böyle şeylere kolayca kızıp kırılmıyorum. Çünkü haklı, ama dışarıdan haklı (ki empati kuracak olursanız bu haklı olması ve kırılmamanız için büyük bir neden). Ben de dışarıdan bir gözle bakınca ona yüzde yüz hak veriyorum. Ama dönüp içime baktığımdaysa... Bilirsiniz: Ne olursa olsun ben haklıyım.

Peki o zaman sorun nerede? Neden yazıyorum bunları? Sorun şu ki; başkalarına basit gördüğünüz şeyleri bile bazen söylememeniz gerektiği. Eğer şu anki konumuz diyet ise bir önceki yazımı okuyanlar bazı arkadaşlarım ile birkaç yıl önce aramda geçen muhabbeti bilirler, yine de hatırlatma için bu yazıya tıklayıp baştan 6. paragrafı okuyabilirsiniz, ne demek istediğimi çok daha net anlayacaksınız.
İnsanlar neden konuşabiliyor sizinle ilgili? Neden akıl verebiliyor ya da? Çünkü kabul edelim buna siz izin veriyorsunuz. Benim örneğimde olduğu gibi babanızla çok kararlı bir kilo verme konuşması yaparsanız yediğiniz her fazladan parça garip gelir ama yemediğiniz şeyler görünmez göze. Haklı, çünkü ona konuşma hakkını siz verdiniz. Ne kızabilirsiniz ne de kırılabilirsiniz ne de sana ne diyebilirsiniz. Şimdi böyle söylerken de onu anlatma, bunu anlatma, ketum ve her şeyi iç dünyasında halletmeye çalışan birine dönüşün demiyorum.

Çünkü her şeyi iç dünyanızda halletmeye çalışma çabası da dışarı yansıyor. Nasıl  mı? İşte tam da nokta atışı olan konuya geldik. Nokta atışı derken? dediğinizi duyar gibiyim. Benim yakın arkadaşlarım bunu çok iyi bilir. Birtakım inançlarım var. Bu konu ise inancımın en güçlü olduğu konulardan biri. İçine düştüğüm her durumda , kızlarla yapılan her dedikoduda ısrarla bunu iddia ederim. Olay şu ki: Hepimiz kokuyoruz. Ne kokusu diyecek olursanız, iç dünyanızdan gelen bir koku, dışarıdan burunla alınmıyor, hisle alınıyor.

İç dünyanızda ne var ise, siz ne kadar başka türlüsü için çabalarsanız çabalayın dışarı o kokacaksınız. İnsanlar bu kokuyu alacak ve sizinle ona göre muhattap olacaklar. Mesela özgüvenli biri değilseniz, çok güzel giyinip dik yürümeniz çoğu insanın sizin özgüvenli olduğunuzu düşünmesini sağlamaz (ay biraz karışık oldu ama umarım doğru kurmuşumdur cümleyi). Yani istediğiniz kadar dik yürüyün, dünyanın en şık ve sizi iyi gösteren kıyafetlerini giyin, özgüveniniz yoksa özgüvenli görünmeyeceksiniz asla. Aklınıza hemen şu gelsin, bir arkadaşınız var veya televizyonlarda sürekli denk geldiğiniz bir ünlü veya veya sadece instagramdan takip ettiğiniz biri (artık her kimse işte), içinizden şunu söylediğiniz olmuştur: "Ya bu erkek/kadın baya hoş aslında, fiziği güzel, saçı güzel, giyim tarzı güzel ama bir şey eksik.". Heh işte oradaki o "ama" var ya, size hoş gelen bir karakteristik özelliği o kişi taşımıyor ve siz de bunun kokusunu alabildiniz demek. Tebrikler!

Sanırım bu durumu size en iyi açabileceğim örnekleri ilişkiler doğuruyor:
Erkeklerin gözünden bakamayabilirim pek fazla olaylara ama erkek okuyucularım bu yazdıklarımı kendi yaşantılarına örnek alabilirler sanırım bir şekilde.
Biz kadınlar hep neden şikayet ederiz? "Ya ne zaman görüştüğüm biri olmasa istesem de hiçbir erkek olmuyor çevremde. Ama ne zaman biriyle görüşmeye başlasam bir kısmetim açılıyor, bollaşıyor.". Bu kokudan başka bir şey değil arkadaşlar. İnsanların çoğuna cazip gelen bir şey varsa ulaşılması zor olan her şey caziptir örneğin. Siz biriyle görüşürken ulaşılması zor oluyorsunuz. E dışarıda bir kafedeki erkek bunu nereden mi biliyor peki?(yani görüştüğünüz biri olduğunu vs): Ulaşılması zor kokuyorsunuz da ondan. Mesela bazen çok uzun süre erkek arkadaşı olmayan kadınlar istemediği halde kadın-erkek ilişkilerinden git gide uzaklaşır, neden mi? Çaresizlik kokuyor çünkü. Daha önce ilişki kurduğunuz, ilişkiniz olmasa da sevdiğiniz erkek/kadınlara bir bakın lütfen. Herkesi şöyle bir listeleyin aklınızda. Hepsi ne kadar çok benziyor göreceksiniz. Ya da çoğu ilişkiniz bitiş şekli; ya da bitiş nedeni. Biraz düşünün çünkü hepsinin ortak bir yanı var. Buldunuz mu? Tamam işte o ortak yanın nedeni de sizin kokunuz.
Şimdi karışmaması için ve size net olabilmek için baştan alıyorum. Birinden hoşlandınız, ama hiç tanımıyorsunuz öyle uzaktan görmüşsünüz, bunun nedeninin o kişinin fiziksel özellikleri olduğunu mu düşünüyorsunuz? Tabiki de hayır. O kişi muhtemelen sizin zaafınızın olduğu bir noktayı taşıyor ve siz de bunun kokusunu alıyorsunuz. Her ilişkinin bitişi de bu yüzden benzer çünkü bizlerin bir-iki tane hassas noktası vardır, o noktaları barındıran insanların kokusunu alırız ve onlar da bizden farkında olmadan istedikleri kokuyu almışlarsa onlarla ilişki kurarız. Bu yüzden de ilişkilerin bitiş şekilleri veya nedenleri veya da ilişkinin kendisi benzer.

"Nerede ......  var çekiyorum resmen" diyoruz ya hani, bu yüzden işte o da. Çünkü o noktalı kısmın bizde kokusunu alıyor o insanlar. O çok önemsemediğimiz insanlar bize belki hiç sevmediğimiz ya da bilmek istemediğimiz bir parçamızla ilgili ipucu veriyor. Yani bundan önceki paragrafta bizim açımızdan bakarak anlattığım her şey ama her şey, sizin için de geçerli. Siz de dışarıdan bakınca sizi tanımayan bazı insanların dikkatini çekiyorsunuz. Bunun nedeni o koktuğunuz şey ( her ne olursa). Sizin de bir kokunuz var yani.
Bu yüzden iç dünyanızda halletmeye çalıştığınız bazı şeyler o çaba sürecinde dışarı olması gerektiğinden farklı yansıyabilir, dikkat edin. Ne yediğiniz cildinize yansıyorsa; kötülüğünüz veya iyiliğiniz yüzünüzün güzelliğine etki ediyorsa; iç dünyanız da kokunuzu belirliyor.

Son olarak şunu diyenleriniz olabilir; bize iyi anlatıyorsun da, sen ne kokuyorsun? Hiçbir fikrim yok diyemem bazı kuvvetli fikilerim var fakat oturması zaman ve deneyim istiyor. Ama bir gün beni pek tanımayan biri demişti ki: Sen küçükken hepimizin arkadaş grubunda olan o kişisin. İstediğinde oyunu dağıtır ve gidersin. Bu kesinlikle doğru. Ama benim için söylenen ve düşünülen o kadar çok şey var ki (herkes için olduğu gibi), ne koktuğumu bilmem uzun bir süre mümkün değil gibi. Ne hissettiğim ise her zaman, her ruh halinde çok açık: I'm the queen of fucking everything (ciddiyim)

Bu kadar anlattıktan sonra şimdi geldik en civcivli bölüme:
Sizin de bir kokunuz var demek; "şimdilik" hislerle alınabiliyor demek.
Ama bu artık somut hale geldiğinde bu cümle şu şekli alacak: Sizin de bir etiketiniz var.
Etiketler en tehlikeli olanlar,siz değişseniz bile etiketinizi değiştirmek neredeyse imkansız. Muzun üzerindeki elma etiketi gibi kalıyorsunuz ama insanlar sizi hala elma sanıyor.

Bu konu inanılmaz karmaşık ve uzun, başka bir yazıda değiniriz belki. Belki diyorum çünkü tüm yazılarım spontane, bir gün aklıma eserse bu konuda da yazacağım.Ayrıca evet yine pek uzun yazamadım ama yoğun yazdığımı düşünüyorum. Bunların üzerine bolca düşünmeniz gerekecek bence. Oturun saatlerce düşünün gibi değil ama bir kafede kahve içerken, ailenizle dertleşirken, bir arkadaşınıza akıl verirken veya erkek arkadaşınızla yaşadığınız bir tartışmada bile an an bu yazıdan birkaç satırın aklınıza gelip size bazı şeyleri dank ettireceğini ve aynı zamanda sorgulatacağını düşünüyorum.

Çok çok öptüm!
💜

Yorumlar

Popüler Yayınlar